28 Temmuz 2010 Çarşamba

Yine Kayseri'deyiz...


3 saat rötarla pazar günü Kayseri'ye geldik... Sabah 6:30 uçağına önce 8:30'da kalkacak dediler ,  ama saat  8:30 olduğunda uçak hala ortada yoktu ... nihayet 9:30'da uçabildik... Bu 3 saat seninle biraz zor geçti ama çok şükür kazasız belasız geldik....


Bu da 3 saatlik bekleyiş sonunda senin sıkıntıdan perişan olmuş halin:))...

Bu da sanırım tuz gölü ....



Daha bir önceki Kayseri yolculuğumuzu yazmadan bir kez daha geldik aleleye (=anneanne) . Geçen ayda dayının düğünü vardı onun için gelmiştik... 25 Hazirandaydı düğün , biz 2 hafta önce gelmiştik... Düğünden sonrada dönmüştük...

İstanbul çok sıcak ve nemliydi , bir de hastalandın tatilede gidemedik ... En azından Kayseri'de hava kuru , akşamda serin oluyor... Terlemiyorsun fazla ... İstanbul'da pişikler çıkarıyordun sıcaktan ... Hem alelenin evine yakın bir sürü çocuk parkı var , bir tanesi de hemen arkamızda... Akşam iniyoruz aşağıya 2 saat oynuyorsun çocuklarla... Aşağıdaki çocukların bisikletine binmek istediğin için sana da bir tanede bisiklet aldım , biraz uyduruk bişey ama bunu bulabildim burda napıyım... Pedalları çeviremesende ayaklarınla ite ite gidiyorsun :)

Bir de geçen ay Kayseri'ye geldiğimizde öğlen uykusunu bıraktın... Uyumuyorsun , yatıramıyorum seni öğlen uykusuna , deli gibi ağlıyorsun ... Akşam da normalden geç yatmaya başladın... Eskiden öğlen uykusu uyumana rağmen en geç 21:30 da uyumuş olurdun , şimdi öğlen uykusuda uyumuyorsun ve 22:30-23:00 gibi uyuyorsun... Tabii ben de çok yoruluyorum.... O yüzden bloguda çok güncelleyemiyorum , gerçi çokta güncelleyecek bişeyler olmuyor... 

Bir de şu sıralar öyle bir asabisin offf sorma gitsin... Mızmız , istediğin olmayınca kendini yerlere atıp ağlıyorsun , bağırıp çağırıyorsun... Bu dönem ne zaman geçecek acaba ??? Hemen geçer inşallah...

19 Temmuz 2010 Pazartesi

Toka...

Şu toka varya nerdeyse dün ölümüne sebep oluyordu... Yazarken bile ellerim titriyor , o anları yeniden yaşıyormuşum gibi hissediyorum... Dün akşam salata yapmak için mutfağa gittim , o sırada buzdolabından bişey çıkarırken zeytin tabağını düşürdüm ve tuzla buz oldu tabak... Babanı çağırdım camları süpürmesi için , sen de bizim yatak odasında yatakta uzanıyordun... Baban mutfağı süpürdü , süpürgeyi kaldırırken senden tuhaf sesler gelmeye başladı , öğürüyor gibi hemen yanına koştuk ne oldu diye , yatağın üzerinde çırpınıyorsun , bir baktım tokanın parçaları yatağın üzerinde tokanın boğazına kaçtığını anladım , hemen parmağımı soktum ağzına önce alamadım , sonra tekrar soktum parmağımı boğazına kanca gibi yapıp parmağımı çektim tokayı ... İyice boğazına kaçmış , biz mutfağı süpürüken olsaydı belki de seni kurtaramayacaktık , duyamayacaktık sesini... Alla'ım bir daha yaşatmasın böyle şeyler bize ve hiç kimseye ... Öyle korktum ki saatlerce kendime gelemedim...

18 Temmuz 2010 Pazar

Hastalık

Yazın seni hastalandırmada üstüme yoktur herhalde... Geçen cumartesi Hülya'yla optimumda buluşmak için sözleştik. Sende nasıl heycanlısın , hem optimuma gideceğiz , hemde Hülya ile buluşacağız diye... Tam evden çıkarken öyle bir yağmur başladı ki , bardaktan boşalırcasına ... Şemsiyemiz olmasına rağmen arabaya binene kadar biraz ıslandık... Sonra optimumda Hülya ayakkabı bakarken mağazanın kliması çok soğutuyordu , sanırım biraz o çarptı , bir de bir ara pantolanun biraz nemli gibiydi , nasıl ıslandıysa anlamadım... Neyse 4-5 saatlik optimum gezisinden sonra eve geldik , acaip mutluydun ve yerinde duramıyordun... Gece yatmadan tuvalate gitmemiştin , bir ara mıraldandığını duydum , seni tuvalete götürmek için kucağıma aldım , aman allahım cayır cayır yanıyorsun , zaten optimumda üşütmüş olacağından korkuyordum , korktuğum başıma geldi... Hemen ateş düşürücü verdik , tabii panik atan babanın tavırları seni biraz heycanlandırdı , huzursuz etti... Biraz sakinleşince ılık bir banyo yaptırdım sana , biraz da alnına , kol altlarına vs.. soğutma yaptım , uyudun biraz ama inatçı ateş ilacın etkisi geçtikçe yükselip durdu , 2. gün de düşmeyince ateşin doktora gittik , biraz boğazın kızarıkmış... Soğuk alğınlığı için bir şurup , ateşin düşmezse de bir antibiyotik verdi ama 1 gün daha ilaçlarla ateşi düşürmeye çalışmamızı , eğer düşmezse antibiyotiğe başlamamızı söyledi... Çok şükür ki antibiyotiğe gerek kalmadan 2.gün gece ateşin daha uzun süreyle düşmeye başladı , 3. gün de hafif ateşle devam etti ve bitti... İlaçlar bittikten 1 gün sonra da öksürük , hapşırık ve burun akıntısı teşrif etti minicik bedenine , allahtan onuda 1,5 günde atlattık , şimdi iyisin çok şükür...

Geçen sene yazında seni böyle hastalandırmıştım...

Tüm bunlar bana iyi bir ders oldu , bundan sonra nereye gidersem gidiyim mutlaka yanıma yedek kıyatler almayı unutmayacağım... Belki optimumda yanımda yedek kıyatfetler olsaydı ve pantalonun ıslandığında değiştirseydik üşütmeyecektin...

Zor geçen bir hafta oldu...

Sıcaklardan zaten aktivite falanda yapamıyoruz , 1 hafta da böyle geçince iyice sıkıldın...

9 Temmuz 2010 Cuma

Anneyi uff yaptın :)


Koltuğa uzanmıştım sende geldin üstüme oturdun elindede su bardağın var... Biraz oynadın benimle sonra birden bardağı yüzüme vurdun... Yapma bitanem uff olur anne dedim gülerek seninde hoşuna gitti ...Güm bi kere daha geçirdin bardağı yüzüme , öyle bir acıdı ki gözüm çıktı sandım .... Elimi götürdüm acıyan yere kanıyoor... Anneyi de uff yapmayı becerdin :)) Sonra baban yaramı sildi bant yapıştırdı , üzüldün ... Öptün... Bi daha anneye vurma dedin... İyileştimi diye de süreki kontrol ettin... Yaramaz cadı seni :)

6 Temmuz 2010 Salı

İlk kötü düşüş :(

Bugün evde çok bunaldın , öğlen sıcağında dışarı çıkmak istiyorsun , oyalayamıyorum da evde bir türlü seni...
Öğlen uykuda uyumuyorsun artık ....Çok mızmızlanınca  hadi biraz yürüyüş yapalım dedim , gazete alıp eve dönecektik ama ne mümkün seni tekrar eve getirmek... Eve gitmeyelim diye tepinip duruyorsun sokakta 
... Biraz yürüdük , biraz market gezdik  , dondurma aldık sana ...  Yavaş yavaş eve geliyoruz , sen eve gitmemek için mızmızlanırken düştün , neyse ki ilkinde bişey olmadı , sonra tam apartmanın bahçe kapısını açıyordum , sende arkamdaydın , birden bir ağlama sesi , bir döndüm arkama baktım ki yerdesin ... Ağzın toz-toprak içinde , nerene ne oldu anlayamadım , baktım ağzından kan geliyor... Hemen eve geldik , ağlamaktan yıkatmakta istemiyorsun , zar zor yıkadık , üst dudağın kocaman şişti , üstüde sıyrılmış ... Bayağı kötü sürtmüşsün ... Zorlada dudağının üstüne biraz baticon sürdüm ama o kadar da inatçısın ki ağzını açtıramadım saatlerce , içten de şişlik vardı çünkü ... Sürekli de ağlıyorsun , ağrıyor diye... Sonunda seni kucağımda gezdirirken , fotoğrafında gördüğün bebeklik ayakkabını istedin ,  onu verdim de onunla oynarken dudağının içine bakmama izin verdin... İçten de çok fena sıyrılmış.... Dizinde de bayağı bir sıyrık var , biraz da dirseğinde ... Naptın , nasıl öyle düştün anlayamadım valla ... Biraz ağrın geçince nasıl düştün diye sorduğumda ayağım takıldı düştüm dedin ama anlatırken ayağının nasıl takıldığının taklidini de yapıyorsun :) Çok şükür daha kötüsü olmadı .... Çok korktum ama ....